|
|
|
YAZILAR |
|
|
|
|
|
|
|
Ah şu yüzyılların şark zihniyeti... sen mi büyüksün, Galatasaray mı? |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
kil, yumuşak bir malzeme de olsa, tabakanın üzerindeki yük dolayısıyla tuttuğu suyu zaman içinde bırakır ve oturur; kaya kadar sertleşir.
şevket süreyya'dan, falih rıfkı'ya; osmanlı'nın son yıllarına tanık olmuş ve o dönemin şartlarını anlatan insanların genelinde şark zihniyetini tanımlayan hikayeler, anlatımlar bulacaksınız.
her şeyden önce bu zihniyet kincidir, kan davası güder.
maç 2-2 olmuş, şampiyonlar ligi için gol atman gerekiyor; taraftar "mancini istifa", futbolcular yuhalanır. bravo, müthiş taraftarsınız, n'aparsan yap.
özellikle iki sıra önümde maç boyu böyle bağıran, küfreden bir şahıs vardı ki, 90+2'de "mancini istifa" diye anırırken gelen golde suratını öyle bir ekşitti ki...
işte şark kafasının toplumumuzda edindiği yer bu kadar kalıcı. isterse 100 yıl geçsin, toplumumuzun genlerine işlenen bu özellik silinmez.
bilmiyor muyuz, takım yenilince üzüldüğünden çok; ona buna söveceği, sevmediklerine saldıracağı için sevinenler var.
bu zihniyet o kadar oturmuştur ki, Atatürk 50 yıl fazla yaşasa dahi bir şey değişmezdi. böyle şeylerin aşılması çok daha uzun yıllar gerektirmekte.
---
işin ayrı bir boyutu daha var, verimsizlik.
bu da şark zihniyetinin bir parçası. idarei maslahat denen bela da genlerimize işlenmiştir. en basitinden bir örnek vereyim, 20. yüzyılın başında Asar-ı Tevfik gemisini almanya'ya tamire göndeririz, dünyanın parasını dökeriz; yetkililer gemiyi teslim alırken hiçbir şeye dikkat etmediğinden daha havuzu terkedene kadar arızalar meydana gelir. gemi, binbir güçlükle, defalarca kazanı patlayarak ülkeye ulaştırılır.
Rauf Orbay anılarında; yunan harbi'nde, donanmanın gemileri haliç'i terketmekte bile zorlanır, amiral gemisinin kazanları bir bir patlarken, dönemin bahriye nazırını güzelce tenkit eden hasan rami paşa'yı, bahriye nazırı olduktan sonra öncekilere benzediği için ağır bir şekilde eleştirir.
düzen dün de böyleydi, bugün de böyle.
ülkede üretkenliğin çalışma süresine oranı, batı ülkelerinin belki de 10'da 1'idir.
neyse, konuyu çok dağıtmayalım. bugün galtasaray taraftarından ve takım içi işleyişten bahsetmek için, ülke olarak genlerimize işlenmiş bazı özelliklere değinmek şarttı.
üretkenlikte kalmıştık. Türk futbolu olarak da verimimiz gayet düşük. belini çevirene kadar mevsimlerin değiştiği futbolculara milyon avrolar veriliyor.
bazı şeyler değişmeli derken demek istediğimiz, Türk futbolu ve takıma çöreklenmiş şark zihniyetinin her uzantısını kazımak gerekiyor. bu futbolcular takımın sahibi falan değil.
bugğn 2-0 geriye düşmemizde de, 3-2 öne geçmemizde de payın çoğu futbolcuların.
mancini çok doğru değişiklikler yapmış olsa da, oyuncular o değişiklikler olmadan da oyunu çevirebilecek bir potansiyele sahip.
ama hep diyorum, içeride 6 atıp dışarıda oynamayan oyuncuların suçu hocada değildir.
lucescu ile sevinç yaşadığında hasan şaş'ı arayıp "oo bakıyorum yeni hocanla aran iyi" diye tenkitte bulunan fatih terim ve ancak onun egoları altında, yüzyıllardır alıştığımız koyun gibi güdülme dürtüsüyle ancak oyun oynayabilen, istemediği hocayı kaprisleriyle yollayan yeniçeriler mi baki olacak yoksa galatasaray mı?
-lucescu zamanında da oldu bu.
-2. fatih terim zamanında özellikle uefa kupası'nı kazanan oyuncuların diğerlerini dışladığı çok iyi biliniyordu.
-gerets bunları kıllandırmamak için 2. sezonunu batırdı.
-kalli'nin ayağını nasıl kaydırdıklarını,
-uğur uçar'ın ettiği hadsiz lafları, takımdaki gruplaşmayı, galatasaray'ı adam gibi takip edenler hatırlar.
-rijkaard, belki doğru isim değildi, ama nasıl yollandığını hatırlıyorsunuz. takım hele o hale gelmişti ki, derbide barış özbek, fenerbahçe'ye kadroyu sızdırıyor, hangi kanattan atak yaparlarsa gol atacaklarını bile söylüyordu.
-bugün zaten iş doruk noktaya ulaşmış durumda.
şimdi yapılması gereken ne? mancini'yi seversiniz, sevmezsiniz.
takıma çöreklenmiş, yıllardır süregelen şark zihniyetini mi yıkmalı? yoksa yeniçerilere kelle verip bir süre daha onları tatmin mi etmeli? |
|
|
|
|
|
Bugün 2 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı! |