|
|
|
YAZILAR |
|
|
|
|
|
|
|
Eve Dönüş, Sarıkamış 1915 Hayal Kırıklığı Yarattı |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
gittiğime değdiğini düşünmüyorum pek, ama yine de pişman değilim. uğur polat ve serdar orçin'i izlemek anca karnımı doyurdu, filmden beklentilerim tamamen boş çıktı. belki sarıkamış ile ilgili meydandaki kitapların çoğunu (yeni çıkanlar da onları referans alıyor zaten) okuduğum için bu kadar büyük beklentiler içindeydim.
--- spoiler ---
filmin başı gayet umut vericiydi. karlı tepeye tırmanan at ölüyor, o sahneyi çok iyi vermişler. daha sonrasında uzun bir yürüyüş safhası, tamam problem yok. döküntüler, yoldaki sıra sıra donuklara da 1 dk kadar değinmişler, çok iyi. daha da sonra ruslar tarafından yakılmış boş bir köye varıyorlar, o atmosferi enfes bir şekilde vermişler. buraya kadar filmden büyük haz alıyordum.
buradan sonra o köyde geçiyor filmin yarısı, girdikleri evde. arada vurucu birkaç olayın dışında bayağı saçmalamalar var. hele yiyeceklerinin biteceğini bile bile güçten düşene kadar tekrar yola düşmek istememek nedir? bayağı saçmalama vardı, sınavdan çıktıktan sonra 1 tek soruyu bile hatırlamayan ben, bunları şimdi tek tek dökemem. ama 93 harbi'nde yeni teğmen olan bir adamın 1915'te 60 civarı bir yaşta olması gerekiyordu (bir teğmenin 93 harbi sırasında bir taburu yönettiği ve hazırlıksız yola çıkardığı için taburun çoğunun donduğu kısmına değinmiyorum bile, ne kadar inandırıcı, karar veremedim. en azından birliklerde bu denli inisiyatif alma yetkisinin, daha sonra hesabını verebilme şartıyla birlikte en aşağı makam olarak tümen komutanında olduğunu da belirtelim), ama uğur polat 51 yaşında olsa da 43-44 yaşında gibi gösteriyor maşallah.
yanlış bilmiyorsam film sivas'ta çekilmiş. tamam sarıkamış'a gidin demiyorum, ama adamlar o dönemde en aşağı bellerine kadar kara gömülüyordu. ama sivas civarında bileğe bile zor geliyordu kar. pek inandırıcı olmamış bu kısım da.
bir de insan üstü yürüme kabiliyeti. ne zaman "aha yığılıp kalırlar artık" dediğimde, sahne atlayarak bayağı yol katettiklerini gördük. inandırıcı değil kardeşim, kusura bakmayın. hele dağlar tepeler aşmaları... hele saci bey'in filmin sonlarına doğru, gücünün tamamen bittiği bir anda saçma bir şekilde, kaçan 2 askerin peşinden var gücüyle gitmesi, sonra akıl almaz bir şekilde yuvarlanarak bacağının kırılması ve tek silahın askerlere geçmesi çok ucuzdu.
9. kolordu'dan kalan 2 askerin gelmesi ve geri kimsenin kalmadığını söylemesi iyiydi, beğendim. yanlış hatırlamıyorsam karargahı bile esir düşmüştü 9. kolordu'nun, başka da askeri kalmamıştı zaten. onun haricinde bir de bardız'ın adının geçmesi, ardahan'ın alınıp kaybedilişine 1 sözcük ile atıfta bulunulması beni heyecanlandırdı.
tabi savaşla dolu bir film beklemiyordum, yalnızca izlenimlerimi anlatıyorum. filmin içinde çelişkimsi mantıksızlıklar vardı. ilk ve son 10 dakika harici çok durağan, çok kısırdı diyebilirim. çok malzeme vardı, ama vaadettiklerini hayata geçirememişler.
filmin sonlarında serdar orçin yani onbaşı saim'in hikayesi çok iyi anlatılmış. ama yönetmenin zayıflığı çok yerde olduğu gibi burada da karşıma çıktı. ilk başta, her şey bitti de olaylardan sonrası mı anlatılıyordu anlayamıyor insan. bu tarz anlaşılmazlıklar da vardı birkaç yerde. ama genel olarak hikaye, askere çağırılma, yanındaki mahmut ile tanışması vs çok iyiydi.
--- spoiler ---
genel olarak beklentilerimi karşılamadı, hatta kardeşim bir noktadan sonra arayı beklemeye bile lüzum görmeden tuvalete çıktı, o denli sıkıcılığa batmıştı film. ama dediğim gibi, iyi yanları da var. zaten uğur polat, serdar orçin ve sarıkamış'tı o filme gitmeme neden. sırf bu 3'lü yüzünden pişman değilim gittiğime. |
|
|
|
|
|
Bugün 9 ziyaretçi (10 klik) kişi burdaydı! |